Kuramsalmasal


JOHN FORD’UN “GAZAP ÜZÜMLERİ” FİLMİNDE AMERİKAN AİLE YAPISI, EKONOMİK BUNALIM, GÖÇ SORUNUNUN SİNEMA SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN İNCELEME DENEMESİ


GAZAP ÜZÜMLERİ “GRAPES OF WRATH”

YÖNETMEN: JOHN FORD

SENERYO:NUNNALLY JOHNSON (JOHN STEINBECK İN ROMANINDAN)
MÜZİK:ALFRED NEWMWN
GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ: GREGG TOLAND
KURGU:ROBERT L. SIMPSON

YAPIM YILI:1940 ABD <FOX>
128 DK
OYUNCULAR:HENRY FONDA, JANE DARWELL, JOHN CARRADINE, CHARLEY GRAPEWIN, DARRIS BOWDOAN, RUSSEL SIMPSON, O.Z. WHITEHEAD

OSCAR ÖDÜLLERİ: JOHN FORD (YÖNETMEN)

JANE DARWELL (YARDIMCI KADIN OYUNCU)



1930’lardaki çok az Amerikan filmi, “Büyük Buhran’ın” neden olduğu acıları ve topraksız bırakılan çiftçileri ciddi olarak işledi. Hollywood bu ulusal felaketi belgeleme işini daha çok tiyatro, roman ve fotoğraf gibi diğer sanat dallarına bırakmıştı.John Steinbeck’in ilk baskısı 1939’da yapılan ve meyve bahçelerinde herhangi bir iş bulma umuduyla Oklahoma’dan Kaliforniya’ya giden toprakları ellerinden alınmış çiftçi ailelerini anlatan romanı “Gazap Üzümleri” gerçekçi bir araştırmaya dayanır. Stüdyoyu denetleyen tutucu finansörlerin itirazına rağmen Darryl Zanuck, Twentieth Century Fox için kitabın film hakkını satın aldı. Amerikan halkını ve tarihini tanıması nedeniyle John Ford ‘un bu filmi yönetecek doğru kişi olduğunu biliyordu. Ford ayrıca Joad ailesinin sefaletindeki en yürek parçalayıcı noktayla da özdeşleşmişti; bu  ailenin korkunç yoksulluğu değil, yurtlarından edilmiş, yollara düşmüş ve yersiz yurtsuz olmanın yarattığı ruhsal travmaydı. Unutulmaz sahnelerden birinde Ma Joad (Jane Darwell)çiftliği boşaltmaları gereken günden önceki gece yanlarından götüremeyecekleri eşyaları yakar. 

Ford, filmin kahramanı Tom Joad rolünü Amerikalılıkla ilgili Young Mr. Lincoln 1939 ve Drums Along the Mohawk (1939) adlı iki filmde daha oynamış olan Henry Fonda’ ya verdi. John Ford un gayri resmi kumpanyasının diğer üyelerinden Russell Simpson , Pa Joad; John Qualen’ın arkadaşları Moley ve John Carredine de gezgin vaiz rolündedir. Ford görüntü yönetmeni için en iyi seçimi yaptı.Gregg Toland buhran sonrası sefalet yıllarının fotoğraflarını çeken  Dorothea Lange gibi devlet fotoğrafçılarının fotoğraflarındaki belgeselci bakışını ustalıkla yakaladı. Bu en çok Joad ailesinin de kaldığı gecekondu bölgesinde, kameranın kamp sakinlerinin acı yüzlerinde ve yaşadıkları derme çatma barakalarda uzun uzun kaldığı sahnede belirgindir.

Gazap Üzümleri her ne kadar romandaki korkunç sefaleti gösterirken aslına sadıksa da romandan önemli bir farkı var. Steinbeck in kitabında önce devlete ait bir kampta daha kolay koşullarla karşılaşan Joadlar aldıkları ücretin zamanla azalmasıyla açlık sınırına dayanırlar. Film deyse devlet kampına sonra kavuşurlar;yani durumları sona doğru düzelir ve Ma ’nın son sözleriyle mühürlenir: “Biz halkız…Sonsuza de ayaktayız ”       



Filmin yönetmeni John Ford’un filmografisini sinema tarihinin en önemli serüvenleri arasında sayan oldukça fazla eleştirmen vardır.Western türünün ilk saygın örneği Stagecoach-Posta Arabası (1939), maden emekçilerinin koşulları üzerinde patetik dramı Vadim O Kadar Yeşil ki (1941), tipik Ford öğelerini western türü içinde kusursuz biçimde harmanlayan My Darling Clementine- Kanun Harici (1946), She Wore A Yellow Ribbon- Sarı Kurdeleli  Kız (1949), veya The Searchers- Çöl Aslanı (1956), ya da anayurduna, İrlanda’ya adanmış pastoral güldürüsü The Quiet Man –Kadın Satılmaz (1952), öncelikle akla gelenlerdir.Ve de en unutulmazlarından olan gerçekçi ve hümanist bir sinemanın yüz akı, emeğe ve aileye adanmış büyük destan, Gazap Üzümleri. 

John Steinbeck’in 1935' lerde gazeteci olarak yaptığı araştırma ve röportajlardan yola çıkarak yazdığı tanınmış romanından uyarlanan film, 1930' larda ABD’ yi büyük ölçüde sarsan Büyük Bunalım sırasında bu ülkede yaşanmış olan korkunç yoksulluktan geniş bir kesit getiriyor.

1929 Bunalımı temelde Amerika’da borsanın çöküşüne ithaf edilse de; o yıllarda yeryüzündeki ekonomik koşullara, krizin büyüklüğü ve etkisine bakıldığında Büyük Dünya Bunalımı adını almayı hakkettiği açıkça görülmektedir. Bunalım dünyada 50 milyon insanın işsiz kalmasına, yeryüzündeki toplam üretimin %42 oranında ve dünya ticaretinin de %65 oranında azalmasına neden olmuştur. 1929 yılına kadar dünyada oluşan diğer krizlere bakıldığında dünya ticaretinin en fazla %7 oranında düştüğü düşünülürse 1929 bunalımının ne derece etkili olduğu tahmin edilebilir.

Dünyayı bu denli etkileyen büyük bunalımı sebep ve sonuçları ile anlayabilmek için öncelikle 1. Dünya Savaşı sonrasında dünyada oluşan ekonomik ve sosyal koşulları göz önünde bulundurabilmek gerekir.1. Dünya Savaşı dolaylı ya da doğrudan tüm dünyayı etkilemekle beraber, savaş sonrasında oluşan dünya tablosundaki en önemli figürler gerek yaşadıkları değişimler gerek dünya ekonomisine etkilerinden dolayı Amerika, İngiltere ve Almanya oldu.

Amerika ise 1924-29 yılları arasında bir stabilizasyon devresi geçirdi. Edindiği ihracat fazlası ile dünyanın net kreditörü konumuna geldi. Bu esnada ülkede otomobil, yapı, elektrik gibi yeni endüstriler gelişmeye başladı. Yeni gelişen endüstrilere talebin fazla olması borsanın spekülatif olmasına sebep oluyordu. Öyle ki 1928 yılında, Amerika verdiği kredileri New York Borsası için geri çekmek durumunda kaldı.

Bunalımın başlıca sebebi Amerika’daki şirketlerin mali güçleriydi. 1870li yıllarda Amerika’da irili ufaklı pek çok şirket varken I. Dünya Savaşı’nın getirdiği zorluklar karşısında küçük şirketler birleşmek zorunda kalmış ve savaş sonrasında tekeller oluşturmuşlardır. Öyle ki 1929 yılına gelindiğinde Amerikan ekonomisinin %50’si üzerinde söz sahibi olan holding sayısı 200 kadardı. Bu da tek bir holdingin bile iflasının ekonomiyi sarsmaya yeteceğini gösteriyordu.


Bir başka sebepte başkan Hoover yönetiminin ekonomi alanındaki tecrübesizliği olduğu söylenebilir. Bu düşüncenin savunucularına göre başkan Hoover yönetimi 20lerde hüküm süren liberal ekonomi anlayışına göre ekonomiye devlet müdahalesi yapmamayı uygun görmüştü. Ancak 29 krizine müdahale etmemenin toplumsal maliyeti çok büyük olmuştu. Daha sonraları başkan müdahaleye karar verdiğinde ise hem çok geç olmuştu hem de müdahale başarılı değildi. Örneğin devlet bütçesini dengelemek için devlet harcamalarını kısması ve vergileri arttırmasının işsizliğe sebep olduğunu ve bunun da insanların satın alma gücünün azalmasına ve fiyatların düşmesine neden olduğu savunuldu. Hükümetin tecrübesizliğinin bir diğer göstergesi de altın standardına bağlı kalmakta ısrar edişiydi. Hükümet altına bağlı olmayan para basmayı reddederek sıkı bir para politikası izledi ve piyasada para bulunmayınca ekonomik faaliyetler durdu, reel sektör küçüldü. Bu da daha fazla işsizlik, daha az gelir demekti.

Büyük Bunalım Amerikan tarihinin en büyük hezimetlerinden biri olurken bunun sinemadaki yansımasını Gang filmlerinde görebiliriz.T.Kakınç 1920’ler ve 30’lar Amerikan sinemasının, yer altı örgütlerinin ve suçluların halkın gözünde bir çeşit kahramanlaştırılması olduğunu belirtir.O tarihlerdeki alkol yasağı ve muhafazakar hükümet politikalarına karşı muhalefet bu yer altı örgütlerince yapılır.”Casino” ların ve eğlence yerlerinin işletimlerini üstlenen ve ülkeye sonradan göçle dahil olan azınlık gruplar,örneğin İtalyanlar,İrlandalılar, kendi kurallarını koydukları bir dünya yaratmışlardır.Bu suç dünyasında polisin her hangi bir müdahalesi ,önceden haber alındığından, hiçbir işe yaramaz. Mafya nın adamları bir örümcek ağı gibi ülkenin her yerine yayılmıştır.

Edward G. Robinson’un oynadığı “Küçük Sezar”, Howard Hawks’ın yönettiği “Yaralı Yüz”, Michael Curtiz’in yönettiği “Kirli Yüzlü Melekler” türün en önemli filmleri sayılırken; işsizliğin, savaş sonrası bunalımın ve özellikle 1929 yılı ekonomik bunalımının hissedildiği filmler tarihte unutulmazlar arasına girmişlerdir.Raul Walsh’ ın ”Kükreyen Yirmiler” adlı filmi, türün unutulmaz oyuncu James Cagney’ le beraber anılırken, aynı zamanda Amerikan tarihinin 20’ ler ve 30’ lar da ki kesitini verir.

 Gazap Üzümlerin’ deyse öykünün kahramanları Oklahoma’ lı Joad ailesidir.Kendisini savunmak için birini öldürmek zorunda kalarak içerde dört yıl geçirdikten sonra çıkan Tom Joad, yörede hüküm süren korkunç yoksulluğu görünce 12 kişilik aile ve dost kalabalığıyla birlikte Batı’ ya California’ ya iş aramaya çıkıyor.Kendini zor taşıyabilen eski bir kamyon, tüm aileyi, birkaç parça eşyasıyla birlikte, umudun yollarına savuruyor.



Aile tarih boyunca genellikle güvence kaynağı olmuştur.Geçmiş zamanlarda, savaşların, salgın hastalıkların, afetlerin kol gezdiği dönemde, insanlar bir araya gelerek karşılıklı olarak birbirlerine yardım etmişler, birbirlerinin ayakta kalmalarını sağlamışlardır ve hatta birlikte çalışmışlardır.Ailesel toplulukların doğuşu Yukarı Orta Çağ dönemine rastlar.Bir feodal beyin veya bir kilisenin ortak olarak ekip biçmek için verdiği toprak sayesinde bu topluluklar oluşabilmiştir.Bazen de akrabaların gruplaşmasından ailesel topluluklar oluşmuştur.Ailesel toplulukların en önemli özelliği birlikte ikame etmeleridir.Toplulukları tanımlamak için işin ve malların paylaşılması yeterli değildir.Tüm üyelerin aynı kazanın ve aynı ateşin etrafında toplanmaları gerekmektedir.Aynı evde uyumak yeterli değildir, özellikle yiyeceklerin birlikte hazırlanması gerekmektedir.  

Jean- François Gossiaux birlikte yemenin ve birlikte oturmanın topluluk için temel nitelik olduğundan bahsettiğini görüyoruz.Bu toplulukta yeni çiftler için ana binaya ekler yapılsa bile buraların ısıtılmadığı ve ayrıca buralarda yemek yapılmadığı görülür.Çünkü asıl önemli olan birlikte hareket edebilmektir.Mallar erkeklere aittir.Geleneksel geniş ailede her ne kadar kadınlar adetlere uygun olarak mirastan pay alamazlarsa da,yerleri  ikinci planda olsa da yaşlarından dolayı çocuklar ve gençler üzerinde belirli otoriteleri vardır.Filmde göç esnasında yolculuğa dayanamayıp ölen büyükbabanın ve büyükannenin ardından ailenin toparlanmasını sağlayan anne karakteri “Ma” yı hatırlayın.  

Üç kuşağı aynı çatı altında toplayan aile topraklarına bağlıklarıyla öğünürler ve atalarının da aynı işi yaparak geçindiklerini vurgularlar.Aile üretimin dengeli bir şekilde yapılmasını gerekli olan çiftlik, ona bağlı binalar ve topraklarla, ortak mallar üzerindeki hakları içine alan bir kurumdur.Suların, ormanların, ortak otlakların kullanma hakkı her aileye verilmiştir.Her aile mezarlıkta özel bir toprak parçasına sahiptir.Ailenin sahip olduğu ev kuşaktan kuşağa bütünlük içinde aktarılmaktadır.Her mirasçının bu mirası kendinden sonrakine el değmemiş bir şekilde aktarması en büyük şereftir.Bu ilkeden iki sonuç çıkmaktadır.Ev ailenin tüm üyelerine ürünü ve saygınlığı empoze etmektedir.Bireysel toplumsal konumlar yoktur. 20. yy ın problemlerinden habersiz yüzyıllardır geleneklerini sürdüren bu tip aileler, kıtlık ,doğal şartların olumsuzlukları ve geçinememe gibi nedenlerden ötürü göç etmek zorunda kalırlar.Uğradıkları afetlerin boyutlarına göre farklı kırsallara veya kente göç etmek zorunda kalırlar.Buralarda uyum problemleriyle karşılaşan aileler kendilerini bir süre muhafaza edebildikten sonra yeni gelen kuşaklarla beraber eskiden söz edemez olurlar

Talcon Parsons Amerikan ailesini çözümlerken sistem yaklaşımını kullanmıştır.Ona göre toplum bir bütünsel sistemdir.Aile ise bu bütünsel sistemin bir alt-sistemidir.Görüldüğü gibi aile tek başına bir sistem olarak alınmamıştır.Aile diğer kurumlar gibi bütünsel topluma bağımlı bir birim gibi ele alınmıştır.

Aile ve arkadaşlık grubu bireye duygusal destek verme konusunda uzmanlaşmışlardır.Aile işlevleri azalsa bile toplumda daha az önemli rolleri oynamaktadır.Toplum her zaman olduğundan daha çok ona bağımlıdır.Bu noktada Parsons, geleneksel olarak ailenin yerine getirdiği işlevleri kaybetmesini betimleyen Ogburn gibi sosyologlara karşıdır.F.Ogburn ailenin yitirdiği işlevler konusunda ısrar eder: Giysi, yiyecek, boş zamanların örgütlenmesi gibi konular ailenin dışında yerine getirilmektedir.Bunların büyük bir kısmı da ticaret konusu olmuştur.Parsons’ a göre, örgütsüzlükten uzak bu günün ailesi, yapısında ve işlevlerinde, sadece biyolojik kompozisyonun bir yansıması olmayan, değişmez öğelere sahiptir.Ailenin an önemli işlevlerinin açık bir şekilde ifade edilmese de türün devamı ve çocukların bakımı olduğu saptanabilir.Özetle Parsons’ a göre aile geleneksel olarak bu kuruma bağlı belirli bir görünümlerin gerilemesi nedeniyle, yüksek düzeyde uzmanlaşmış canlı bir birikim olarak varlığını sürdürmektedir.


Sonuçta ailenin işlevlerinden biri, sistemin ayakta kalmasına ve dengelenmesine katkıda bulunmak amacıyla çocuğun toplumsallaştırılmasıdır.Parsons’ a göre kuramın geçerliliğini göstermek için bu iyi bir fırsattır: Bu kurama göre aile toplumun bir alt-sistemidir ve kendinde küçük bir toplum değildir. Böylece ailenin toplumsallaştırma işlevinin temel amacı çocuğa toplumun temel fikirlerini değerlerini ve kavramlarını iletmektir.Bu işlev başlangıçta baba ve anne tarafından uygulanan ebeveynlik rolleri aracılığıyla yerine getirilir;ebeveynler diğer toplumsal yapılarda da rolleri oynama sorumluluklarına sahiptirler. 
     
Joad ailesi Arizona’ da zoraki bir duraklamada umut ettikleri işin ve Batı’ daki cennetin bir hayal olduğunu öğreniyorlar.Ama artık durmak veya dönmek için çok geçtir…Ailenin üzerine titreyen ve çocuklarını ne yapıp edip ayakta tutmaya çalışan “Ma” Joad, yani Tom’ un annesi direnişin simgesi oluyor.Durumun politik özünü kavramış olan dostları Casey, işi örgütlemeye götürürken, Tom’ un kız kardeşi Ruth’ un kocası Connie, olup bitene dayanamayarak, hamile karısını terk edip kaçıyor.California’ ya ulaştıklarında çaresiz emekçilerin üç kuruş için nasıl sömürüldüklerini, grev kırıcısı olarak kullanıldıklarını görüyorlar.Koyu bir yoksulluk ve tam bir çaresizlik içerisindeki grup, sonunda bir çalışma kampında biraz doğru-dürüst bir iş bulabiliyorlar.Ama bu kez Tom’ un peşinde bir öfke anında öldürdüğü bir korucu nedeniyle bir polis var.Tom için ,anasına veda ettikten sonra, bir şafak vakti yeniden yola düşmekten başka çare kalmamıştır…

Gazap Üzümleri, Amerikan toplumunun yaşadığı gerçekten zor ve belalı bir döneme büyük bir dürüstlükle eğilen, hiçbir ödün vermeden ve hiçbir yumuşatmaya gitmeden o yılların emekçilere yaşattıkları sanki birebir perdeye getiren bir filmdir.Amerikan sinemasının yoksulluk denen şey üzerine yaptığı belki de en güçlü en içten film…Gerçekten de örneğin Chaplin’ in kimi güldürüleri dışınsa, gerçek yoksulluk, insanı kahreden, onurunu da yaşamı ayakları altına alan yoksulluk, Hollywood filmlerine pek yansımamış, sinema başkenti Amerika’ nın genelde refah toplumu yüzünü işleyip durmuştur.Ford ise kendi sözleriyle “Kendisine anavatanı İrlanda’ da, sayısız aile yoksulluktan yollara düştüğünde yaşanmış gerçek olayları anımsattığı için” benimsediği bu öyküden, tam bir emek ve insan onuru destanı çıkarmayı başarmıştır.Film aynı zamanda dolaysız ve açık bir kapitalist sistem eleştirisi içerir.Ford böylece, zaman zaman kendisine yakıştırılan <ve bir ölçüde de doğru olan> muhafazakar, Amerikan değerlerine bağlı yönetmene yaftasını bu ileri politik sinema örneğiyle sanki yırtıp atar ve ne denli tasnif edilemez bir sanatçı olduğunu kanıtlar.

   Ford Steinbeck’ in romanına yaklaşırken aslında western türünde yaptıklarından ve yapacaklarından farklı bir tutum sergilemiş de değildir.Bütün film, bir tür “road movie-yol filmi” tarzında ele alınır.Batı’ya doğru bir büyük yolculuk ve oradaki vaat edilmiş cenneti arama, Ford için tanıdık bir temadır zaten…



         AİLENİN GELECEGİYLE İLGİLİ GÖRÜŞLER

Sanayi ötesi toplularına çekirdek ailenin uyum sağlayamayacağını düşünen bazı işlevselci düşünürler, ailenin biçim ve içerik değiştirerek süreceğini ileri sürmektedirler.Özellikle bürokratik örgütlerle ailenin özelliklerinin birbirine uymaması nedeniyle bu iki toplumsal birimin birlikte olamayacağı ileri sürülmektedir.İnsanı ele alan bazı toplum bilimciler, bu toplumsal varlığın birincil ilişkilere sürekli olarak gereksinmesi olduğunu ileri sürmektedir.Sanayii toplumunda giderek bürokratik örgütlerin yaygınlaşması ve hatta bilgisayar aracılığıyla bu bürokratik işleyişlerin makineler aracılığıyla yapılması, ikincil ilişkilerin giderek yaygınlaşmasına yol açmaktadır.İşte aile insanın bu gereksinmesine yanıt verebilmektedir.Arkadaş gruplarının bu gereksinmeye yanıt verebildikleri söylenmektedir.Fakat arkadaşlık grubu, aile gibi istikrarlı bir toplumsal birim değildir.İnsanın aileye gereksinimi olduğuna göre nasıl bir aile diye sosyologlar kendi kendilerini sorgulamaktadırlar.

Mutlak işlevselci kuramın temsilcisi Malinowski’ ye göre toplum içinde b,r öğe varsa mutlaka onun bir işlevi vardır.İşlevi olmayan bir öğenin varlığından söz edilemez.Bu kurama göre ailenin belli işlevleri olduğu için toplumda bulunmaktadır.İşlevlerini yitiren bir kurum toplumda varlığını sürdüremez.İşte bu konu da bazı sosyologların ailenin işlevlerini yitirmeye başladığını bir gün tüm işlevlerini yitiren ailenin ortadan kalkacağını savunmaktadırlar.

Bu konuda Weber endüstrileşen bir toplumda bürokratik örgütlerin toplum içindeki her türlü fonksiyonu aileden daha başarılı bir şekilde yerine getireceklerini savunur.Bu görüşün yanında bir başka yaklaşım endüstrileşme sonunda bürokratik örgütlerin aile işlevlerini kaçınılmaz olarak devralacağını belirtir.Linton şu ifadeyle bu fonksiyonların kaydediliş durumunu belirler: En iyi yaklaşım, ailenin temel fonksiyonunun bu gün sadece evlilik ilişkisi kuran bireylerin psikolojik ihtiyaçlarını karşılamak olduğunu kabul etmektir. 

Ailenin kalkacağını savunan diğer bir düşünür de Engels’ tir.Bu düşünüre göre aile, devlet ve özel mülkiyet ile birlikte ortaya çıkmıştır.Ailenin  temel görevinin özel mülkiyetin kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır.O halde özel mülkiyet ortadan kalkınca aile de ortadan kalkacaktır.Engels’ in bu görüşlerine uygun olarak sosyalist ülkeler de bazı uygulamalara gidildi fakat ailenin ortadan kaldırılamayacağı görüldü.Bu uygulamalar başarısızlıkla sona erdi.Şimdi de tarihte ailenin yerine geçebilecek bazı uygulamalardan söz edelim   

 Kibbutz Ailesi:Kibbutz bu yüzyılın başlarında Rusya’ dan göçen Yahudilerin Filistin topraklarında kurdukları çiftliklerin adlarıdır.Toplumcu akınlardan esinlenen göçmen aileler bir araya gelerek yeni yerleşim bölgelerinde çiftçilik, hayvancılık ve zanaatlarla geçinmeye başlamışlardır.Çadırlarda, küçük kulübelerde beş, on aileden oluşan bu topluluklar giderek büyümüş, büyük köylere dönüşmüştür.Bugün üye sayıları yüz ile yedi yüz arasında değişen 240’ ı aşkın Kibbutz’ da yüz bin insan yaşamaktadır.Kibbutz’ larda kadın, erkek tüm yetişkinler birlikte üretmekte, birlikte tüketmektedirler.Artı ürün satılıp genel gider ve yatırım için kullanılmaktadır.Yemekler topluca bir yemek hanede yenmekte, yöneticiler kadınlı erkekli tüm üyelerin katılımıyla seçilmektedir.Buralarda çocukların bakımı ve eğitimi anne babalarının dışında belirli bakıcılar tarafından gerçekleştirilir.Çocuklarla beraber yaşayan bu bakıcılara Metapelet denir.Bazı eleştiriler nedeniyle 1950’ lerden sonra ebeveynler ve çocuklar arasındaki ilişkilerin daha fazla olması ebeveynlerin bakıcılarla beraber çocukların eğitim sorumluluklarını almaları sağlanmıştır.Tüm değişmelere rağmen Kibbutzlar kadın erkek eşitliği temeline dayanır.

Kolhozlar:Sovyetler Devrimi’nden sonra 1927’ de köktenci bir deney başlatıldı.Boşanmalar ve evlenmeler çok kolaylaştırıldı.Kadın ve erkek anlaşır anlaşmaz evliliklerini kayıtlara geçirmeleri ayrılmaya karar verdikten sonra da durumu resmi kuruma bildirmeleri yeterli sayıldı.Bir çatı altında birkaç çift birlikte kalıyor, çocuklar ise yetiştirme kurumlarına gönderiliyordu. Bu deneyimin başarısızlığı 1930 yılından sonra iyice ortaya çıktı.Çocuklar ailelerine geri verildi.1944’ te boşanmalar yargı kararına, uzun ve masraflı formalitelere bırakıldı.Boşanan babalardan ücretlerinin yarısı bakımlık parası olarak kesildi.Böylece büyük bir dönüş yapılar aile kurumu diriltildi.Sovyetler aile kurumunun üzerine titreyen, onu sosyalist toplumun temeli sayan bir ülke olup çıktı.

Komünler:Aileyi yok etme deneyinin Rusya’ daki açık başarısızlığına karşın Çin Halk Cumhuriyeti’ nde 1947 devriminden hemen sonra benzer bir deneye girişildi.1950 yılında çıkardıkları bir yasayla Çin’ deki geleneksel ataerkil aile yapısını yıkmaya koyuldular.Bu yasa kadın erkek eşitliğini ve eşit mal bölüşümünü öngörüyordu .1958 yılında çok sert yöntemler uygulanarak aileler dağıtılarak komünlere yerleştirildi.Özel eşyalar ve mallar komünlere verildi.Ç.ocuklar yatılı okullarda ve kamplar da toplandı.Eşler koğuşlarda yatıp kalkıyor, ortak yemekhanelerde yiyip içiyorlardı.Koğuşlara bitişik odalarda, eşler ancak iki haftada bir araya gelmekteydiler.1961 yılına dek inatla sürdürülen bu Çin deneyimi de başarısızlıkla bitti ve aile düzenine geri dönüldü.Çin Halk Cumhuriyeti’ nin 1975’ te değiştirilen anayasasında şu ilke vardır “Kadınlar her alanda erkeklerle eşit haklara sahiptirler.Devlet, evliliği, aileyi ve anne ile çocuğu korur”    




KOD 46
THE UK FILM COUNCIL VE BBC FILM SUNAR UNITED ARTIST İŞBİRLİĞİYLE BİR REVOLUTION FILMS PRODUCTION YAPIM BİR MICHAEL WINTERBOTTOM FİLMİ
TIM ROBBINS SAMANTHA MORTON “CODE 46” KAST WENDY BRAZINGTON MÜZİK THE FREE ASSOCIATION EDİTÖR PETER CHRISTELIS YAPIM TASARIM MARK TILDESLEY GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ ALWIN KUCHLER BSC VE MARCEL ZYSKIND KOSTÜM TASARIM NATALIE WARD UYGULAYICI YAPIMCI ROSA ROMERO YAPIM SORUMLUSU ROBERT JONES VE DAVID M. THOMPSON SENARYO FRANK COTTRELL BOYCE YAPIMCI ANDREW EATON YÖNETMEN MICHAEL WINTERBOTTOM
2003 Revolution Films Limited/BBC/UK Film Council



    Filmin başlangıcında uçaktan çekilen bir görüntü ile geniş ve sonu görünmeyen bir çöl gösterilir. Güneş nerdeyse gölge yokmuş gibi her yeri aynı aydınlatmakta ve etrafa normalde verdiği sarı renkten daha parlak bir renk vermektedir. Seyirciye bir olağan üstülük, bir felaketin yaşanmış olduğu duygusu verilir. Ayrıca genel çevre görüntülerinde hiçbir insanın bulunmaması seyircinin ne tür bir felaket yaşandığı konusunda aklında şüpheler yaratır. Ekranda bilimsel bir takım bilgilerin verildiği görülür bununla beraber anlatıcı erkek sesi devreye girer. Bu Tok ses kendinden emin bir şekilde Kod 46 (Genetik Üreme) ile ilgili bilimsel verileri açıklar. Aynı nükleer geni paylaşan insanların bir kabul edildiğinden, klonlamadan ve bu insanların birlikte olamayacakların bahseder. Müzik anlatıcıyı destekler bir şekilde fonda belirir. Uçakta seyahat etmekte olan erkek karakter görüntüye gelir. Tekrar bu sefer karakterin gözünden öznel kamerayla çöl görüntülerini izleriz. Müzik önceden bilim kurgu filmlerinin müziğini andıran şekilde yer yer yükselmektedir. Karakter camdan dışarı bakmaktadır. Uçağın camından gelen ışık patlamaktadır. Yönetmenin bilinçli bir şekilde yaptığı bu uygulama gölgede kalan karaktere gizemli bir hava vermektedir.


    Karakter hava alanında görünür. Modern bir görünümü olan bina içinde dolaşmaktadır. Güneş gözlükleri ve takım elbisesi iş adamı izlenimini uyandırır. Müzik tekrar fona düşer bu sefer anlatıcı bir kadın sesi gelir. Kadın olay örgüsünü anlatmaktadır. Fakat seyirciye hitap etmek erkek karaktere geçmişte olan şeylerden bahsediyordur. “Buraya uçakla gelmiştin” der. Mektup dilini kullanarak konuşmaya deva eder aynı zaman da seyirciyi de bilgilendirmektedir. Havaalanı kontrolünden kendinden emin bir şekilde bir kart göstererek geçen karakter tekrar dışarıdan gelen bir ışık üzmesiyle belli belirsiz hale gelir. Seyirciye karakterin sanki bir bilinmeze gittiği anlatılmaktadır. Havaalanı güvenliğinin giymiş olduğu kıyafetler günümüzde kullanılan giysilerden farklıdır. Kadın anlatıcı olayları yaşayan karakterle konuşmaya devam eder. Karakter havaalanından kendisini alan arabayla uzaklaşır. Arabanın boş otobandaki görüntüsü izleyicide terk edilmiş bir şehir izlenimini uyandırır. Üst çekimle aracı bir ayrıntı gibi görürüz. Etrafta tek tük arabalar vardır ve güneş aynı şekilde her tarafı parlatmaktadır. Anlatıcı kadın adamın Şanghay’ a geldiğini söyler. Arabada ki şoförle konuşan karakter ilk izlenimini söyler ve burada nasıl yaşadıklarını sorar. Şoför ise buna yaşamak denirse diye yanıtlar. İzleyicide uyanan felaket düşüncesi bu diyalogla doğrulanmış olur.


    Araba otobanın çıkışında kimlik kontrolü için durur. Birden arabanın etrafını kötü giyimli dilenciler sarar. Bir şeyler satmaktadırlar. Erkek karakter aralarından biriyle ilgilenir ona acımıştır. Müzik fonda devam etmektedir. Sürekli tekrarlanan ve aynı şekilde devam eden notalar seyircide beklentiyi arttırır, bir şeyler olacağı izlenimi oluşur. Anlatıcı kadın konuşmaya devam eder erken geldiğin için caddeler boştu diyerek seyirciyi bilgilendirir. Yukarıdan kuş bakışı çekimlerle birbirine karışmış caddeler, gökdelenler ve şehrin yapısı görüntülenir. Arabaya yapılan yakın çekimler ve şehrin görüntüleri ardı ardına verilir. Karakter modern teknolojik görünümlü bir binaya girer. Uzak çekimlerle katlar arasında görünen karakter sanki sıkışmış gibidir. Parmağını lazere uzatarak bir odaya girer. Filmin gelecekte geçtiğine dair bir bilgi vermektense seyircinin onun zamanla çözmesi istenmiştir. Bir otel odası görünümündeki oda günümüzden oldukça farklıdır. Odanın duvarları camdan oluşmaktadır ve tüm parlaklığıyla güneş odanın üçüne dolmuştur. Karakter tekrar bu ışık için de belirsizleşir. Yönetmen küresel bir felaket olduğunu bilgi şeklinde vermektense güneşi yakıcı görüntüsünü (küresel ısınma) vererek göstermeyi tercih etmiştir. Karakter dijital bir kumandayla içeri giren ışığı azaltır. Odanın içinde iki koltuk ve çift kişilik bir yatak vardır. Adam koltuklardan birine oturur. Uzak çekimle camdan görünen gökdelenler arasındaymış gibi görünmektedir. Kadın anlatıcı ve müziğin sesi devam etmektedir. Adam çok yalnız ve bitgin görünmektedir. Yüksek bir teknoloji görüntüsünde olan camlarından biri televizyona dönüşmüştür. Bir sonraki çekimde gözüne taktığı bir cihazla hayali bir boks yapmaktadır. Film ardı ardına gelen sissin içinde kaybolmuş gökdelenlerin görüntüleriyle devam etmektedir. Film bundan sonra bir kara ütopya görüntüsünde devam edecektir. Yönetmenin hiçbir bilgilendirme yapmadan seyirciyi yavaş yavaş hazırladığı olaylar dizisi devam eder. Geleceği üstün buluşlarla göstermektense birkaç teknolojik cihazla, binaların yapılarıyla ve sadelikle vermeyi tercih eder. Bu günümüze oldukça yakın bir gelecektir fakat doğal felaketler sonucu metropoller farklı yapılara. Birçok toplum bir arada yaşamaya başlamıştır ve vize alan herkes özgür hareket edebilmektedir. “Dışarı” olarak tanımlanan yerlerde ise vize alamamış olan insanlar sefalet içindedir.

    Soluk renkte olan tersanelerin, birbirine benzeyen apartmanların, iş aletlerinin, fabrikaların görüntüleri verilir. Bütün bunlar Az ışık nedeniyle ve etraftaki sis yüzünden terk edilmiş gibi görünmektedir. Bütün bunlar peş peşe verilmektedir. Sonra bir apartmanın dairesine odaklanılır. İçeride bir kadın uzanmış yatmaktadır. Anlatıcı kadın kendisini anlatmaya aşlar. Onunda ileri teknoloji konuşan bir televizyonu vardır. Bugünün onun doğum günü olduğunu söyler. Kadın dış ses olarak kendini anlatmaya devam eder. Gece bir pazarda yürümektedir. Etraf oldukça pis bir görünümdedir. Karakter sonra metroya gider. Burada ki mavi ışıklar onu oldukça üzgün göstermektedir. Kadına oldukça yaklaşan kamera mavi gözlerine odaklanır. Etraftaki ışıkla beraber kız çok duygulu görünmektedir. İzleyicinin böylelikle kızın ruh haline dikkati çekilmiştir. Boş tren içinde dolaşan kız birini arıyor gibidir. Filmin başından beri insanların oldukça az görünmesi seyirciyi şüpheye düşürür. Metroda da kimseler yoktur. Terk edilmiş bir şehir görüntüsü tekrarlanır. Yönetmenin bilinçli olarak yaptığı merak duygusunu arttırmaktır. Bir sonraki çekimde kadın karakter yatağında doğrulur ve bu anlattıklarının (seyircinin birebir gördüğü) sürekli gördüğü bir rüya olduğundan bahseder. Her doğum gününde benzer şeyleri yaşadığından bahseder. Bir binanın içinde kalabalık arasında uçakta gördüğümüz adamla karşılaşır sonra yoluna devam ederek turnikeden geçer. Bu gece uyumayacağını çünkü geleceğini öğrenmek istemediğini anlatır.

    Erkek karakter binada danışmanın yanına gider. Bay Backland’ la görüşeceğini söyler. Danışman beklemesi gerektiğini söyleyince, soruşturma için geldiğini ve etrafa bakması gerektiğini söyler. Bir süre sonra danışmandan kendisi hakkında bir şey söylemesini ister ve bunun üzerine ilginç bir şekilde şifreyi tahmin eder. “Empati Hapı” almış olan karakter sezgileriyle insanların neler düşündüğünü öğrenebilmektedir. Bu olay, yönetmenin yine çok az şey kullanarak karaktere gizem kattığı bir olaydır.

    Müzik hala fondadır ve hala beklentiyi korumak ve canlı tutmak için aynı tondadır. Adam bir tür araştırma laboratuarı görünümlü bu yerin içine girer. Beyaz kıyafetlerin içinde araştırmacılar yoğun bir şekilde çalışmaktadır. Kamera karakterin arkasındadır. Uzak çekimlerde takım elbisesiyle karakter hemen diğerlerinden ayrılmaktadır. Karakteri, Bay Backland karakteri karşılar. William Geld olduğunu söyleyen karakter dışarıda karşılaştığı ve anlatıcı olan karakteri çalışanların arasında görür. Backland ofisinde William’ a şirketi hakkında bilgi verir. Bir tür vize uygulamasından söz eder. Biz yasal vizeleri yapmasak insanlar sahtelerini alır” der. William “Sphinx” en doğrusunu bilir diyerek onaylar. Dekor son derece az kullanılmıştır. Fakat bütün renkler birbirine benzeyen soğuk renklerdir. William bir odada çalışanları sorgulamaya başlar. Her çalışandan kendisiyle ilgili bir şeyi söylemesini ister ve bu yolla düşüncelerini okuyabilmektedir. Çalışanlar ardı ardına kendileriyle ilginç şeylerden bahsetmeye başlarlar. Sıra filmin başındaki anlatıcı kadına gelmiştir ismi Maria’ dır. William’ a bu gece uyumayacağından bahseder. Heyecanlı bir halde olan kız bu günün doğum günü olduğunu söyler William ona doğru uzattığı bir cihazla parmak izini alır.

    William tekrar Backland ile görüşür ve emin olduğunu sezgileri için para aldığını söyler. Çok yorgun görünmektedir biran evvel çıkmak ister. Güvenlik kamerası görünümüne geçen kamera laboratuarı görüntüler. Beyaz önlüklü insanlar monoton bir şekilde çalışmaktadırlar. Güvenlik kamerası modunda görüntüler filmde sıkça yer almaktadır. Bu bize gelecekte insanların sürekli kontrol altında olduklarını gösterir. Seyirciye sürekli birileri tarafından izlendikleri duygusu verilir. William oradan çıkar ve Maria onun peşinden çıkar. Akşam olmuştur. Maria tek başına yürümektedir ve William arkasından onu takıp ediyordur. Müzik, gürültülü sokakların sesiyle birleşerek tiz bir şekilde çalmaya devam eder. Kadın takip edildiğini anlamaz bir şekilde metroya doğru ilerler. Metroya bindikleri kız William’ ı görür ve onun yanına giderek heyecanlı ve güler yüzlü bir şekilde gözlem altında olup olmadığını sorar. William’ dan korkmamaktadır onu yemeğe davet eder.

    Kız tekrar anlatıcı konumundadır. Aydınlatılmış camekânlar ve tabelalar içinde beraber yürüyerek bir lokantanın içine girerler. Yemek yerken kız William’ a neden kendini ele vermediğini sorar. Mekân tam bir Çin lokantası görünümündedir ve açık havadır. Konuşmalarına arka masalardan gelen konuşmalarda ve gürültüler eklenir. William ona oğlundan bahseder sonrada bu gün doğum günü olduğu için ona bir hediye verir. William muhtemelen akıl okuma sırasında Maria’ nın çok temiz bir olduğunu görmüştür ve ona acıdığı için onu ele vermez. Şanghay’ın karmaşası içinde tekrar yürümeye başlarlar. Kız onu bir kulübe davet eder. Burada Şanghay’ lı bir kadın romantik ve sakin bir şarkı söylemektedir. Loş ışıklar ve şarkıcını yansıtılan görüntüleri içinde konuşmaya devam ederler. Karakterler sürekli yanıp sonen ışıklar için de zor tanınır haldedirler. Maria burada bir tanıdığıyla karşılaşır ve ona William’ ın gözü önünde düzenlediği sahte vizeyi verir. Maria’ nın arkadaşı 8 yıldan beri yarasaları görmek için Bombay’ a gitmek isteyen biridir. William neden bunu yanında yaptığını anlamamıştır. Maria’ ya vize iptal edeceğini söyler ama Maria “Bunu yapmayacaksın” diyerek onu çıkışır. William’ ın öznelinden gösterilen Maria kameraya bakarak konuşmaktadır. Sanki seyirciyi ikna etmek istiyormuş gibidir. Kamera Maria’ ya giderek yaklaşır ve onun anlattıklarına iyice kulak kabartmamızı sağlar. Kamera bir perdenin arasından William ve Maria’ yı görüntüler. Mekânın kırmızı loş ışıkları için de giderek birbirlerine yaklaşırlar. Bir süre sonra müziğin hareketlenmesiyle ayağa kalkarlar. Maria dans etmektedir. Kamera giderek Maria’ ya yaklaşır ve onun mavi gözlerine odaklanır. Kız kendinden geçmiş bir şekilde dans etmektedir. William’ ı bu sahnede fazla görmeyiz seyirci onun öznelinden Maria’ ya bakmaktadır. Seyirci sürekli gülümseyen Maria’ ya karşı seyirci bir yakınlık duymaya başlar.

    Sabaha karşı kızın evine giderler. William ceketi çıkarmıştır ve onu ikisini güneş ışınlarından korumak için başlarının üzerinde tutmaktadır. Burası daha mütevazı görünmektedir. Kız gün ışığının söyledikleri kadar tehlikeli olup olmadığını sorar. Biraz daha konuşurlar fakat kız bir süre sonra uykuya dalar ve önceden bahsettiği rüyayı görmeye başlar. Bu sefer her şey daha hızlı gelişmektedir ve kız rüyasından korkmaktadır. William ise kızın evinin için de arama yapar ve gizlenmiş bir vize bulur. Kız metro da birini görmektedir William ise uyumakta olan kıza sinirlenmiş bir şekilde bakmaktadır. Paralel bir şekilde anlatılan bu rüya ve gerçek gerilimi yükseltir. Ters giden bir şey veya bir süre sonra bir şey olacakmış izlenimi uyanır. Kız rüyasında William’ ı görmektedir. Kız uykusundan aniden uyanır ve kendisine kahve getiren William’ ı öper ve beraber olurlar. Yine bu sahnede kamera kıza odaklanır. Maria’ nın yakın çekimleriyle sevişme sahnesi anlatılır.

    Akşam olmuştur William uyanır ve giyinmeye başlar. Maria’ ya uçağına yetişmesi gerektiğini söyler. Maria arkadaşına ne olacağını sorar. William’ da soğukkanlı bir şekilde vizesini kaybedeceğini söyler. Üzülen Maria, William’ a hiç dışarıda yaşandın mı diye sorar ve ben 10 yıl dışarıda yaşadım diye ekler. Ağlamaya başlayan Maria’ yı görünce William yanına yaklaşır ve onu öper sonra gitmek zorunda olduğunu söyleyerek odadan çıkar.

    William’ ı getiren araç onu alarak havaalanına geri götürür. Kontrol noktasında tekrar duran araçtan inen William Maria’ nın evinden aldığı sahte vizeyi gördüğü adama verir. Anlatıcı olan Maria tekrar konuşmaya başlar ama bu sefer seyirciyle direkt olarak konuşmaktadır. Filmin başından beri seyircinin aklına gelen soruları sormaya başlar. William uçağa binmiştir. Evine geri döner eşi yemek yapmaktadır oğlunu kucağına alır ve onu öper.

    Ertesi gün iş yerine giden William görüntülü telefonundan Maria’ ya mesaj bırakır. Onun iyi olduğundan emin olmak ister. William’ ın yaşadığı kentin Şanghay’ dan farkı çöllerin az oluşudur. Onun dışında burası da gökdelenlere ve dev yapılara boğulmuş ve insanları koşuşturma için de oldukları bir yapıdadır. Akşam eve döndüğünde eşiyle beraber olur. Maria anlatıcı konumundadır. Sonraki çekimde Maria’ yı uzun bir koridorda arkadan görürüz. Işıklar için de kaybolmak üzeredir. William ertesi gün iş yerinde bilgisayarda Maria ile ilgili bilgileri kontrol etmektedir. Bir kadın içeri girer ve William’ a sahte vize verilmiş birinin öldüğünü söyler ve şirket yetkilisinin kendisiyle konuşacağını söyler. Ölen kişi Maria’ nın arkadaşıdır. Ekranda konuşan yetkili William’ ı tekrar Şanghay’ a göndermek ister. William’ ın eksik bir şeyler yaptığını düşünmektedir. William tedirgin olur başka birinin gönderilmesini ister fakat yetkili ısrarlıdır.

    William 24 saatlik vizesiyle tekrar Şanghay’ dadır. “Sphinx” şirketine giden William Maria’ nın gittiğini öğrenir. Oradan vakit kaybetmeden Maria’ nın evine gider ve ipucu aramaya başlar. Maria’ nın kişisel bilgisayarı da ki ajandasından bir kliniğe gittiğini öğrenir. Bu klinikte ki danışmanın kullandığı yöntemlerle düşüncelerini okur. Güvenlik kamerası görünümündeki kamera burada da kullanılmıştır. Danışmandan Maria’ nın hamile olduğunu ve Kod 46 ihlali yaptığı için kent dışına gönderildiğini öğrenir. Bir arabayla kent dışındaki kliniğe gider. Solgun renkteki gün ışığı içinde Maria olanları anlatmaya devam eder. Bu klinikteki danışman kullandığı yöntemlere karşı tedbirlidir. Bu görevliye kolay bulunamayan haplardan vererek izin alabilir. Tüm bu olanları güvenlik kamerası kaydetmektedir. William’ ı Maria’ nın yanına götüren görevli Maria’ nın parmak nakli yaptırdığını ve bu yüzden bauda olduğu söylemektedir. Gelecekte birçok yer de anahtar olarak kullanılan parmak izleri nedeniyle kod 46 ihlallerinde bu tür nakiller yapılmaktadır. Maria William’ ı görünce soğuk davranır. Burada da güvenlik kamerası devrededir. William görevlinin çıkmasını ister ama görevli bunu yapamayacağını söyler. Maria konuşmak istememektedir. Sürekli verilen güvenlik kamerası görüntüleri yüzünden izleyici Maria’ nın baskı altında olduğu için konuşmadığını düşünür ama dışarı çıkan William onun hafızasını silindiğini öğrenir. Görevli Kod 46 yı ihlal ettiği için Maria’ nın bebeğinin alındığını ve birlikte olduğu erkekle ilgili olan bilgilerinin silindiğini söyler. William çok sinirli bir şekilde Maria’ nın taburcu edilmesi gerektiğini söyler.

    Siyah-beyaz, kahverengi ve gölgeyi andıran bir renge dönüşen film Maria’ nın içine düştüğü boşluğu anlatıyor gibidir. Maria anlatıcı konumundadır ve izleyiciye “Hatırlamadığınız birini özler misiniz?” diye sorar. Arabayla klinikten uzaklaşırken William, Maria’ ya hayatıyla ilgili detaylardan bahseder. Onu tanıdığını ispat etmek ister gibidir. Akşam Şanghay’ a geri dönmüşlerdir. Maria’ nın evinde William bütün olan biteni anlatır. Maria endişelenir ve neler olduğu anlayamamaktadır. Sonra William onu uyutmak için bir hap verir. Maria uyurken William saçından bir tutam keserek bir kâğıdın içine sarar. Bir laboratuara giderek kod 46 testi yaptırır. Ve genetik özelliklerinin benzediği ortaya çıkar. Görevli kadın William’ a sürekli bu kadınla neden ilgilendiğini sorar. % 50 genetik benzerliği olan bu kadınla beraber olmaları Kod 46 ihlali olacaktır ve bu çok ağır bir suçtur. William Şanghay’ ın içinde kaybolmuş gibi dolaşmaktadır. Sonra havaalanına gider ama vizesi dolduğundan oradan ayrılamaz. Maria’ nın evine geri döner. Maria haber vermeden giden William’ a çok sinirlenmiştir. Fakat ertesi gün ona da sahte vize çıkartmak için çalıştığı yere gider. İşten uzaklaştırıldığı için bir arkadaşı onun yerine sahte vizeyi düzenler. Havaalanında buluşurlar Maria yanında sahte vizeyi getirmiştir ama William onu terk edemeyeceğini söyler. Beraber uçakla dışarıda Jabel Ali diye bir şehre giderler. Burası Şanghay’ dan oldukça kötü bir yerdir. Günümüzün varoşlarını andıran dar sokaklardan oluşan bir Afrika ülkesi görünümündedir. Beraber tüm şehri gezerler. Akşama kalacak bir yer bulurlar.

    Burada öpüşürlerken Maria kendisine hakim olamamaktadır. William kanına Kod 46 ihlalini engellemek için bir virüs bulaştırmış olabileceklerinden bahsederler. Maria bu virüse rağmen William’ la beraber olmak ister. Sabah erken kalkan Maria telefona yönelir. William onun kalktığını görür ve nereye gittiğini görmek için peşinden gider. Bilinçsiz bir şekilde telefonla konuşan Maria kendini ihbar eder. Virüsün etkisiyle kaldıkları yerin adresini verir ve telefonu kapatır sonra tekrar odasına gelerek uyumaya devam eder. William onu uyarır ve hızlı bir şekilde odadan uzaklaşırlar. William tüm paralarını ve kolundaki saati de vererek bir araba kiralar. Dışarı olarak tanımlanan bu yerler günümüz 3. Dünya ülkelerini andırmaktadır. Yönetmenin en büyük özelliği günümüzde ki görüntüleri kullanarak gelecek zamanla ilgili bir tasvir yaratmayı çok iyi başarmış olmasıdır. Bir çölün için de uzanan bu uzun yolda zar zor buldukları külüstür arabayla kaçmaya başlarlar. etrafta ki başı boş develer dikkat çekmektedir. Yollarına çıkan bu develer yüzünden kaza yaparlar ve ağır yaralanırlar. Helikopterle takip te olan polislerin onları bulması fazla sürmez. William mahkeme öncesi incelemeye alınır. Kullandığı ilaçlar yüzünden bu tür davranışlar sergilediği kanısına varılır. Kaza öncesi yaşadıklarıyla ilgili olan tüm bilgileri hafızasından silinir. Bunları anlatıcı olan Maria’ nın sesinden öğreniriz. Sonra Maria’ da kendi hafızasının silindiğinden ve sürgün edildiğinden bahseder. Maria hafızasının silinmesine karşın bazı anılarının kendisine bırakıldığından bahseder. Zamanla silinen kısmını da rüyaları aracılığıyla hatırlamıştır. Filmin başından beri bir anlatıcı konumunda olan Maria aslında sürgündedir ve William’ la konuştuğunu düşünerek geçmişini hatırlamaya çalışmaktadır. Fonda olan müzik yükselmeye başlamıştır. Eski elbiseler için de yırtık çadırlar arasında dolaşan Maria şarkının sözlerini tekrar eder “Seni Özlüyorum”.















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder